Konu: Mustafa Kemal'in Atı / (Behçet Kemal ÇAĞLAR) C.tesi Ocak 31, 2009 3:37 pm
MUSTAFA KEMAL'İN ATI
Daha da parlamıştı güzelleşmişti al at Mustafa Kemal'in bindiği günden beri. Sanki bilinmez bir rüzgârla dolmuştu Göğe göğe kalkıyordu alevden başıyla Uçar ayaklariyle oyuyordu yeri.
Kimseyi bindirmiyordu üstüne artık Bindirmez ya, Mustafa Kemal'in atı o. Bunca at arasında neden onu seçmişti, Nasıl tutmuştu ak elini alnında Artık dağın taşın saltanatı o
Çok zorladı suvari alayının yiğit binicileri Al ata binebilmek imkânsız. Öyle damarlanıyordu ki derisi bir sızı duyuyorlardı. Öyle çılgınlaşıyordu ki köpük köpük Nerdeyse düşecekti nârin allığıyla cansız.
Alay kumandanı aldı işi demir avucuna Bir alay bir ata vuramaz mı gem? Kendi denedi yanık bilgisiyle yılların, Sustu karşıdan dehşetle, kaygıyla, hayranlıkla bütün suvariler Al at, al at, deli ve muhteşem.
Aylar geçti aradan Binicisiz al at başı boş dolaşıyordu. Arpanın yulafın samanın vakti kurudu kara toprakta, Alaya öyle nekes günler geldi ki Kısmette bir avuç ot bile bulmak zordu.
Atların yemleri gayri kısık mı kısık Azbuz ağaç kabuğu, keçi boynuzu, küsbe. Söyleniyordu öbür atlar aralarında al at için "Bizimle torba takan bu, ne işe yarar, Bu, at değil süs be."
Suvariler düşündü ki kısıma küçücük bir çare var. Nasıl olsa faydasız, Parmakları acılı, gözleri bulanık, Bir sabah tımarında al atı saldılar.
Hemen çekildi al at bozkıra Ancak bir kuşun atımı, ne çok ne az. Alay nereye gitse o da peşinde gidiyordu ufuktan, Kötülüyordu, bakımsız gün gün garip, Felek kimsede parıltısını bırakmaz.
Öyle incelmişti ki boşlukta Yaşıyan sanki rüzgârlarıydı. Eski sevdalar kadar uzak, Bir yaprak düşmüştü içinden, Sarıydı.
Al at çağırmalarını duymazlığa getiriyordu, Pişman olmuştu suvariler ta baştan ama. Yalnız ilişiğini kesmemişti hiç Dağdaki boz kayadan kızaran gök üstünde hareketsiz duruyordu Her akşam istiklâl Marşı'yla yapılırken yoklama. ....................................... Bir gün girdi alay en çetin savaşına Kılıçtan arta kaldı toprak. Yaya cengi can komadı alanda Açıldı göğe doğru Gönülle al kan, göğüsler ak.
Sürdü döğüş akşamaca Şanlı alay çekilmek emrini aldı. Ağırdı sillesi kaderin At kopmuş, kılıç kopmuş, göğde kopmuş Suvari alayı koca bir masaldı.
İşte ansızın hücum dört nalında al at Gelirdi alayın önüne düşman tarafından, geri giderdi. Şaşırdı herkes, Herkes düşündü söylediğini ecelin: Al at acap en derdi?
Sezdi alay kumandanı durumu hemen At bin diye haykırdı yönlere Yel oldu ölümlerden öte cümlesi, Vardılar bir solukta yamaçlardan Düşmanın ardçı koyup kaçtığı yere.
Düştüler peşine yurda el atmışların, Buğday büyüyüşiyle rahat, Su çağlayışıyla çabuk, Yıldız akışıyla şahlanmış En önde bir sancak misali al at.
Alay uzandı gerisine doğru büyük düşman birliklerinin Saldırırken cephelerden ordu. Kılıç aydınlığı doldurmuştu bayırı düzü gökçe, Parlarken kuvvet üstünde hak Can ecelden görünmüyordu. ....................................
Zaferden sonra çok aradı alay Mustafa Kemal'in al atını Al at sır olmuştu yaşamakta. Kimi uçmuş dedi ardına göğün, Kimi yatır olmuş dedi vatanın yüce uykusu kadar Ama bir parıltı vardı uzakta
Ki parlar bağzı günler akşam yoklamasında Bir yele, bir köpük, bir dört nal hızıyla batı. Nakşolur mavilik üstüne efsaneden Bin kırmızıyla, bin rüzgârla, bin şahadetle Mustafa Kemal'in al atı